27 Nisan 2009 Pazartesi

Tungurahua Yanardağı

Tungurahua, (Quechua dilinde tunguri -(gırtlak) rahua-(ateş) Ateş Gırtlağı), Ekvador 'da 5.016 M yükseklikte bir volkan. İsmi büyük ihtimalle Quechua dilinden gelir. Ambato şehrinin güneydoğusunda, Ekvador Andları'nın doğusunda, Amazon Bölgesi 'nde yükselir.
Son büyük faaliyeti 1999 yılında olup, eteklerinde bulunan
Baños şehri ve çevresindeki 22.000 kişinin bölgeden boşaltılmasına sebeb olur. Kül bulutları atmosferde 10 km ye kadar yükselir, tekrar aşağı düşüşde 500 km² den fazla bir alanı örter. Çamurlu çığ yolları tahrip eder. O zamanda beri devamlı, büyüklü küçüklü duman salınımları ve küçük patlamalar kaydedilmiştir.
17 Ağustos 2006'nın sabah erken saatlerinde volkan yeniden patlar ve 1999 'dan beri en güçlü lav salımlarını gösterir. Beş köye lavlar dökülür ve bu köyler yanar. Palitahua köyünden altı kişi hayatını kaybeder, onüç kişi de yaralanır. Çevrede bulunan köyler ve Baños şehrinden toplam 3200 kişi boşaltılır. Tungurahua ve Chimborazo eyaletleri afet bölgesi olarak ilan edilir.Quito'ya ve çok sayıda uçuş toz ve kül bulutundan dolayı iptal edilir.
Ömer Ergün tarafından eklenmiştir.

Erebus Yanardağı


Erebus Dağı (İng., Mount Erebus), Antarktika'daki Ross Adası'nın batısında bulunan ve dünyadaki etkin yanardağlar içinde en güneyde yer alan bir stratovolkandır. Ross Adası'nı oluşturan 4 yanardağdan Erebus dışındakiler, sönmüş yanardağlardır.
Bu yanardağ, bölgede bulunan ve
New Mexico Madencilik ve Teknoloji Enstitüsü'nce işletilen Erebus Dağı Volkan Gözlemevi tarafından izlenmektedir

Erebus Dağı, coğrafya keşifleri nedeniyle sonradan "Sir" unvanıyla onurlandırılan bir İngiliz deniz subayı ve kâşif olan James Clark Ross tarafından keşfedilmiştir. 1839'la 1843 yılları arasında, komutasındaki HMS Erebus ve HMS Terror adlı gemilerle Antarktika'ya keşif gezileri düzenlemiş olan James Clark Ross, kıtanın kıyı şeridinin büyük bölümünün haritasını çıkarmış ve 1841'de de Ross Denizi, Victoria Arazisi ve gemilerinin adlarını verdiği Erebus Dağı ile Terör Dağı'nı keşfetmiştir.
Erebus Dağı'na ilk defa
1908'de, Sir Ernest Shackleton ve ekibinin Nimrod keşif seferi sırasında çıkılmıştır.


Erebus Dağı, coğrafya keşifleri nedeniyle sonradan "Sir" unvanıyla onurlandırılan bir İngiliz deniz subayı ve kâşif olan James Clark Ross tarafından keşfedilmiştir. 1839'la 1843 yılları arasında, komutasındaki HMS Erebus ve HMS Terror adlı gemilerle Antarktika'ya keşif gezileri düzenlemiş olan James Clark Ross, kıtanın kıyı şeridinin büyük bölümünün haritasını çıkarmış ve 1841'de de Ross Denizi, Victoria Arazisi ve gemilerinin adlarını verdiği Erebus Dağı ile Terör Dağı'nı keşfetmiştir.
Erebus Dağı'na ilk defa 1908'de, Sir Ernest Shackleton ve ekibinin Nimrod keşif seferi sırasında çıkılmıştır.

Gözde Karataş tarafından eklenmiştir.

Vezüv Yanardağı

Vezüv yanardağı (İtalyanca: Monte Vesuvio, Latince Mons Vesuvius) Napoli'nin doğusunda bulunan, 1280 m. yüksekliğindeki aktif yanardağdır.
Avrupa ana karasındaki son yüz yılı içinde aktivite gösteren tek yanardağdır. Diğer iki benzer yanardağ olan
Etna ve Stromboli adalarda yer almaktadır. Vezüv'ün MS 79 yılındaki püskürmesiyle Pompei, Herculaneum ve Stabia kentleri haritadan silinmiştir. Vezüv yanardağı aynı zamanda Spartaküs'ün başlattığı isyana ilk ev sahipliği yapan yerdir. Spartaküs İÖ 73'te kendisiyle birlikte Capua'daki gladyatör okulundan kaçan 77 arkadaşıyla Vezüv Yanardağı'na sığınmıştır.
24 Ağustos 79'da, Vezüv'den dumanlar yükselmeye başladı. Bir patlama olacağını anlayan Pompei halkı, limana doğru kaçmaya çabaladı. Gemilere binebilenler, bir daha dönmemek üzere kentten uzaklaşmaya başladılar.
Sarsıntılar başlayınca, 20 dakika kadar süren bir şaşkınlık yaşandı. Halk paniğe kapıldı ve son bir hamleyle, 600 metre uzaktaki Sarno nehrinde olan bir limana atıldılar. Ne yazık ki, bu kişilerin yolunu da bir deniz kabarması kesti.
Dev dalgalar, bindikleri gemileri birer çöp gibi yukarıya kaldırıyor ve şehrin surlarının içindeki kızgın lav denizine doğru fırlatıyordu. Zaten bu arada, gökten iri kum taneleri büyüklüğünde, çok kızgın küçük taşlar yağmaya başlamıştı.
Şehrin insanları, rastgele sağa sola koşup duruyorlardı. İçlerinde farkında olmadan Vezüv'e doğru koşanlar bile vardı. Kurtuluşu evlerinde görenler, volkandan çıkan müthiş sıcaklık nedeniyle havadaki oksijenin kısmen gaz karbonik hale dönüşmesi ile boğuldular. Faciadan, yalnızca o sırada şehirde olmayanlar kurtulabildi.
Nurkan Koç tarafından eklenmiştir.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Kül Bulutunun Yuttuğu Şehir: Pompei

Roma İmparatorluğu, yakın çağın en putperest imparatorluğudur. Vezüv yanardağının eteklerindeki Pompei şehri, Romalı yönetici-aristokrat ve zenginlerinin; sapkınlık, şımarıklık ve debdebe içinde yaşadığı; bağlar, bahçeler ve villalarla çevrili, çok güzel bir yerdi. MS 79 da patlayan Vezüv yanardağı, bir kaç saat içinde kenti mezarlığa, orada yaşayan Romalıları da, tapındıkları putların benzeri, "taş görüntülü insanlara" dönüştürdü.
24 Ağustos da
VEZÜV yanardağından yükselen dumanlar, kısa bir sürede şehri mezarlığa dönüştürdü. 20 000'i aşkın insan yok oldu. İnsanlar, lavların içinde kavrulup 2000 yıl boyunca, küller altında kaldılar. İtalyadaki Pompei, Napoli'nin 25 km uzağındaydı. Vezüv yanardağındaki püskürme, 2 gün sürdü. Pompei, bu 2 günün sonunda, 6-7 metre derine gömülmüştü. İlk kazılar, 1709 da Herculaneum da başladı. Uzun çalışmalar sonunda, kent ortaya çıkarıldı. Dönemin en güzel evlerini, eşyalarını ve sanat eserlerini bünyesinde barındıran Pompei, dakikalara sığabilecek bir zaman diliminde, yerle bir olmuştu. Akdeniz'in hafif deniz rüzgarlarını alan bu sevimli kent, Roma'nın tüm zengin, aristokrat ve nüfuzlu insanlarını kendine çekmişti. MÖ 5000 yıllarında kurulmuş olan şehir, lavlar altında kalmadan 159 yıl önce Romalılar'ın eline geçmişti.
Pompei' yi, 8 kapılı büyük bir duvar çeviriyordu. Şehrin ortasındaki forumda, her hafta ayrı bir eğlence düzenleniyordu. Eğlenceler, kimi zaman bir kölenin köleyle veya bir aslanla ölümüne dövüşmesi şeklinde oluyordu. Vahşetin her türlüsü, her hafta, Pompeililere sergileniyordu. Pompei'nin en önemli binaları, bu meydana bakıyordu. Bu binalar; 2 tiyatro binası, gladyatör alanı, hamamlar ve tapınaklardır. Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre; zenginlik ve debdebenin akıl almaz boyutlara yükseldiği Pompei, günden güne tefessüh ediyor ve şehrin her köşesinde, "fuhuş ve lutilik evleri" boy gösteriyordu.

Forum, tapınaklar, tiyatrolar, amfitiyatrolar, bazilikalar, caddeler, atölyeler, kenar mahalleler, hamamlar, meyhaneler, çamaşırhaneler, değirmenler, fırınlar, kumarhaneler, batakhaneler, hanlar, şehri gezenler tarafından bugün bile farkedilebiliyor. Ve sonunda da, kenti baştan başa kaplayan lavlardan kaçmaya çalışan insan ve hayvanların, bedenleriyle yüzyüze geliniyor. Burada, tarihin en trajik olaylarından birine tanık oluyorsunuz. Etnograf, prof. Carlo Giardano, 79 yılının 24 Ağustos günün saat 13'ünde Pompei de olup bitenleri şöyle anlatır:
"O gün öğle vakti, volkanın ağzından aniden yükselen bir kül bulutu, bir kaç saat içinde bütün Pompei'yi kaplamıştı. Böylece şehir, çok uzun bir sessizlik dönemine girdi. Burada yaşayan binlerce insanın, tehlikenin bu kadar yakınında oldukları halde gafil avlanmış olmaları, o tarihlerde Vezüv'ün bambaşka bir manzara altında olmasından ileri gelmiştir."


Yamaçları, meşhur politikacıların villalarıyla süslü olan Vezüv; bağlar, bahçelerle çevrili ağaçlık bir yerdi. Tepesindeki kalkerleşmiş taşlardan başka eski zamanların dramını hatırlatan herhangi bir hali yoktu. Oysa daha önceleri, Vezüv de yine bir püskürme olmuştu. Daha sonra bu püskürmeyi, Yunan coğrafyacısı Strabon, kraterleri incelemek suretiyle keşfetmişti. Ancak bundan bahsetmemeyi uygun bulmuştu. Aslında söyleseydi de ona kimse inanmazdı. Çünkü insanların gözü, para ve zevkten başka birşey görmüyordu. Belkide, MS 62 de meydana gelen ve şehri tamamıyla yıkan bir zelzele, bu feleketin habercisiydi. Depremler, o kadar sık oluyordu ki, artık Pompei halkı,bunları önemsememeye başlamıştı. Tıpkı yavaş yavaş ısınan kurbağa gibi..
Vezüv'den dumanlar yükselmeye başladı. Bir patlama olacağını anlayan halk, limana doğru kaçmaya çabaladı. Gemilere binebilenler, bir daha dönmemek üzere kentten uzaklaşmaya başladılar. Sarsıntılar başlayınca, 20 dakika kadar süren bir şaşkınlık yaşandı. Halk paniğe kapıldı ve bir hareketle Sarno nehrindeki 600 metre uzakta olan bir limana atıldılar. Yollarını, bir deniz kabarması kesti. Dev dalgalar, bindikleri gemileri, birer çöp gibi yukarıya kaldırıyor ve şehrin surlarının içindeki kızgın lav denizine doğru fırlatıyordu.
Gökten iri kum taneleri büyüklüğünde, çok kızgın küçük taşlar yağmaya başlamıştı. Hemen arkasındanda da, gaz ve kül yüklü kocaman siyah taşlar düşmeye başladı. Bu sonuncular, yere değer değmez patlıyor ve ilk kayıpların verilmesine sebeb oluyordu. Diğer taraftan evlerinin, volkanın süngertaşı-kül yığınının ağırlığına dayanamayıp çökmesiyle, yok oluyorlardı. Volkandan çıkan zehirli gazları soluyanlar ise anında ölüyordu.Sonra ardı ardına Pompei üzerine kızgın küller yağmaya devam etti. Ve ilk ölenlerin üstünü yorgan gibi örttü. Birkaç saat içinde, "dünya ve zevk cenneti Pompei", büyük bir mezarlığa döndü. 20 000 insan bir anda yok oldu.



Gökyüzü kararmış olduğundan, şehirde görüş mesafesi sıfıra düşmüştü. Şehrin insanları, rastgele sağa sola koşup duruyorlardı. İçlerinde farkında olmadan, Vezüv'e doğru koşanlar bile vardı. Kurtuluşu evde görenler, volkandan çıkan müthiş sıcaklık yüzünden; havadaki oksijenin kısmen karbonik gaza dönüşmesiyle boğuluyorlardı.
İnsanlar, taştan tanrılarından, bu ölüm anında can-hıraş yardım diliyorlardı. Kendilerini tanrı ilan eden Romalı yöneticilerin, put-tanrılara ne kadar inandıkları şüpheli olsa da, kendi tanrılıklarını onaylatmak için bu put-tanrılara ihtiyaçları vardı. Kısacası Roma'nın zalim-aristokrat yönetimi, iktidarlarını bu taştan put-tanrılara borçluydu. Bu, Roma'nın akla ziyan putperest halkının, putlarına yakarışları, hiç bir zaman duyulmayacaktı. Zira kendi tarihinden habersiz insanoğlunun, bu kaçıncı aldanışıydı. Bu "dramatik helak"ın uzak veya yakın seyircileri, yahut bu azaptan kurtulanlar ise maalesef bu şokla da uyanamayacaklar ve "tanrıların gazabı" diyerek, "dramatik aldanmaları"nı sürdüreceklerdir.




Eski putperest kavimlerin, Elçilerini öldürmeye teşebbüs ederek; helak olmaları burada hatırlanmalıdır. Çağının emperyal gücünü temsil eden paganist Roma imparatorluğunun yöneticileri de, İsa peygamberi "öldürmeye teşebbüs"ün cezasını, acı bir şekilde ödemiş görünmektedirler. İsa peygamberi "öldürmeye teşebbüs" suçu, her ne kadar Yahudi din adamlarının, "tarihsel katletme alışkanlıkları"nın bir tezahhürü isede, zalim Roma'nın bu suçun ortağı olduğu, apaçık ortadadır.
Yaklaşık 2000 yıl o görkemli villalar, heykeller, duvar resimleri, mozaikler, tapınaklar ve pazarlar dokunulmadan gömülü olarak kaldı. Arkeologlar, kenti keşfettiklerinde, son gün pişmiş ekmeği bile fırında buldular. Pompei'nin üzerine düşen kızgın küller, 3 gün siyah kar gibi yağmaya devam etti. Ve arkasından Pompei, tamamen sessizliğe gömüldü. Pompeililer, taş kalıplar halinde çıkarıldıkları vakit, ölüm anında ne yapıyorlarsa o halde bulundular.
Bir duvarın üstündeyse bugün bile görülebilecek; Sodom ve Gomora yazısı bulunmaktaydı. Tarihçilere göre; Pompei de yaşayan Yahudi köleleri, bu yazıyı, Pompei'nin "putperest, sapkın ve şımarık hayatı"na işaret etmek için yazmışlardı.
Şefika Teker tarafından eklenmiştir.

Süper Volkanlar



Küresel ısınma, bu yüzyılda insanlığın karşı karşıya geleceği en büyük sorunlar arasında sayılıyor. Ne var ki hakkında çok az şey bilinen bir başka doğal felaket, belki de küresel ısınmadan daha ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Bu da bir süperyanardağın eninde sonunda faaliyete geçmesi olasılığı. Yerbilimciler böyle bir olasılıktan söz ediyorlar. Kuşkusuz böyle bir durumda Dünya'nın o bölgesindeki sıcaklıkta ve belki de küresel sıcaklıkta da önemli bir yükselme olabilir. diyor.
Süper yanardağlar gerçekte dağ biçiminde değiller; büyük çöküntüler biçiminde oluyorlar. Bunlar, kaldera denen çökmüş dev kraterler.
Saptanmaları da zor. Yellowstone kalderası 10 km boyundave 30 km eninde. Yüzeyinin sekiz kilometre altında da dev bir mağma odası bulunuyor.
Mağma odasındaki basınç arttıkça,yüzey yükseliyor ve ölçülebilir bir sıcaklık artışı oluyor.
Londra Yerbilim Derneği'nden Dr. Ted Nield:

Buz kayıtları, Sumatra'daki Toba yanardağının 74 000 yıl önceki patlamasının 3-5°C'lik bir küresel soğumaya yol açtığını gösteriyor. Sıradan yanardağ etkinliklerinin bile iklim üzerinde etkileri olabiliyor. Endonezya'daki Toba yanardağı 1815'te patladığında birkaç yıl boyunca Dünya'da yüzey sıcaklığı bir derece kadar düşmüştü."Bir süper yanardağın patlaması,sıradan bir yanardağ patlamasından10-100 kez daha etkili oluyor. Dünya'ya çarpan bir göktaşınınkine eşdeğer bir enerji ortaya çıkıyor. Dünya'ya gelmekte olan bir göktaşının rotasını değiştirebilirsiniz; ancak bir süper yanardağ için yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Patlama sırasında binlerce kilometreküp kaya, kül, toz, kükürt dioksit ve başka birçok gaz atmosferin üst tabakalarına fırlatılır. Orada, Dünya'ya gelen güneş ışınlarını yansıtan bir tabaka oluşur. Böylece Dünya'nın yüzey sıcaklığı da düşer; tıpkı nükleer kışta olduğu gibi. Bu etkiler 4-5 yıl sürebilir; tarım ürünleri ölür ve tüm ekosistem çökebilir."diyor McGuire.


İki büyük deprem felaketi yaşayan Endonezya'da şimdi de süper volkan patlamasından endişe ediliyor. Atmosfere yayılacak yüz binlerce ton kül yüzünden Dünya buzul çağına dönebilir.
RICHTER ölçeğine göre 9 ve 8.7 büyüklüğünde iki depremle sarsılan Endonezya'nın Sumatra Adası'nda, süper volkan patlaması olabileceği bildiriliyor. Dünyanın en büyük süper volkanının Sumatra Adası'ndaki Toba Gölü olduğunu söyleyen Avustralyalı jeolog Prof.Ray Cas, bu volkanın fay hattının tam üzerinde olduğunu ve burada üçüncü büyük bir deprem beklendiğini söyledi.




Prof. Cas:
"Bu depremler süper patlamanın yanında hafif kalır" dedi.
Son olarak 73 bin yıl önce patlayan Toba'nın bütün Dünya iklimini değiştirdiğini belirten Cas şöyle dedi:
"O patlama 1000 kilometreküp kül ve taş parçasının atmosfere yayılmasına yol açmış, Güneş ışınlarının bloke olması sonucu Dünya buzul çağına dönmüştü. Süper volkan 50 ya da 1000 yıl içinde patlayabilir. Patladığı zaman da Dünya buzul çağına döner"
Mehmet Sevinç tarafından eklenmiştir.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Türkiye'deki Volkanlar


Erciyes Dağı, İç Anadolunun en yüksek dağı. Sönmüş bir yanardağ(Stratovolkan) olan Erciyes, Kayseri il merkezinin 25 km güneybatısındaki ovaların yanından birdenbire yükselen bir dağ kütlesidir. Zirvesi uzaktan bir kubbeye benzer. İki zirvesi vardır. Büyük Erciyes (Kuzu Yatağı) zirvesi 3917 metredir. Küçük Erciyes zirvesi 3900 metredir. Erciyes kütlesinin çapı 72 km ve 3800 km2'lik bir alanı kaplar.
Erciyes Dağı üzerinde 1800 m yükseklikte
Erciyes Kayak Merkezi bulunmaktadır.
Erciyes için "uzaklaştıkça yakınlaşan, yakınlaştıkça uzaklaşan dağ" yakıştırması yapılır.


Ağrı Dağı, (Selçuklular döneminde; Eğri Dağ, resmi adıyla Büyük Ağrı Dağı), Türkiye'nin en yüksek dağıdır. Zirvesi 4 mevsim boyunca erimeyen kar ve takke buzulu ile kaplı volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı, Türkiye'nin doğu ucunda, Ağrı ilinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Dağ, İran'ın 16 km batısında ve Ermenistan'ın 32 km güneyindedir. Dağın %35'lik bir kesimi Iğdır ilinde, kalan %65'lik kesimi ise Ağrı ili sınırları içerisindedir[1].
Ağrı dağı 5137 metrelik rakımıyla,
Anadolu Yarımadası'nın en yüksek doruğudur.Dağın doruğu iki zirveden oluşur bunlar 5137 metrelik Atatürk zirvesi ile 5122 metrelik İnönü zirvesidir. 4000 metreye kadar bazalt daha sonra sonraki yükseklikte andezit lavlarından oluşarak volkanik bir dağ özellikleri gösterir. Dağın doruğunda bir örtü buzulu vardır ve Türkiye'nin en büyük buzuludur. Doğu yüzünde Serdarbulak yaylası ve 3898 m. yükseklikteki Küçük Ağrı Dağı yer alır.
Bir inanışa göre,
Eski Ahid'teki Tekvin babında Nuh'un gemisi'nin karaya oturduğu dağ bu dağdır. Fakat, Kuran'ı Kerim'de Nuhun gemisinin "Cudi'ye oturduğu" belirtilmektedir[2]. 1950'li yıllarda, havadan çekilen fotoğraflardaki gemiye benzeyen şekiller Nuh'un gemisinin bulunduğu yönünde yorumlandı, ancak daha sonra bu iddiaların asılsız olduğu ortaya çıktı.
Türkiye'nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı jeolojik konumu ve
Büyük Tufan'dan sonra Nuh'un gemisi ne ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı dillerde birçok ismi vardır. Başlıcaları, Ararat, Kuh - i Nuh, Cebel ül Haris'tir.



Nemrut Dağı, Bitlis İlinin Tatvan ilçesinde, Doğu Anadolu'da yer alan yüksek dağlardan biridir. Van Gölü'nün batısına düşer. Nemrut, sönmüş bir volkan dağıdır; tepesindeki kraterde Nemrut Gölü yer alır. Krater etrafında, en yüksek tepe olan Sivritepe 2935 m, Doğu Nemrut Tepesi 2625 m, güneydeki Tursuktepe 2828 m ve batıda Nemrut Dağı Tepesi 2801 m yüksekliktedir




Ebru Özen Tarafından Eklenmiştir.




23 Mart 2009 Pazartesi

Volkanlar






Bir yanardağ (ya da volkan ), magmanın (Dünya'nın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkta ergimiş ya da erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir. Güneş sisteminde bulunan kayalık gezegen ve aylarda (bazıları çok aktif olan) birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından Dünya'da, genellikle tektonik plaka sınırlarında görülür. Ne varki, sıcak nokta yanardağlarında önemli istisnalar vardır.

YANARDAĞLAR NASIL OLUŞUR?
Yer yuvarlağının iç kesimlerinin çoğu gibi, magmanın hareketleri ve dinamikleri de fazla iyi anlaşılamamıştır. Ancak, bir püskürmenin, yanardağın altında bulunan katı bir tabakaya (Dünya'nın kabuğuna) doğru magmanın hareket ederek bir "magma odacığı"nı işgal etmesinin ardından geldiği bilinmektedir.
Sonunda, odacıktaki magma yukarı doğru itilir ve gezegenin yüzeyine lav olarak yayılır ya da yükselen magma civardaki yer şekillerinde bulunan suyu ısıtır ve patlamalı buhar çıkışlarına neden olur. Bu çıkışlar ya da magmadan kaçan gazlar, kaya, kül, volkanik cam veya volkanik külün kuvvetli bir şekilde fırlatılmasına yol açar. Püskürmeler daima kuvvetli olsa da, akıntı veya büyük patlamalar şeklinde olabilirler.1961 de ortaya atılan plaka (levha) tektoniği teorisinin bilimsel çalışmalara önemli katkısı olmuştur. Yerkabuğunun tek parça halinde olmadığını, katı olmayan manto üzerinde yüzen ve plaka adı verilen parçalardan oluştuğunu öngören plaka tektoniği teorisi, volkanik etkinliğin % 99'luk bölümünün bu plakaların birbirleriyle olan sınırlarında gerçekleştiğini kabul etmektedir. Volkanik etkinliğe sahip bölgelerin yerkabuğundaki dağılımına bakıldığında, bu plaka sınırları boyunca dizildikleri kolayca görülebilir.
Genellikle yanardağlar, zirvesinden büyük duman bulutları ve ateş çıkartan dağlar olarak hayal edilirler. Ne var ki, yanardağlar ender olarak duman ve ateş püskürtürler. Duman olarak düşünülen, su buharı ve çoklukla kükürt buharlarıyla karışmış çok büyük miktarlarda ince tozdur. Ateş gibi görünen ise püsküren maddelerin parlamasıdır. Parlamanın nedeni, yüksek sıcaklıktır ve bu parlama toz ve buhar bulutlarından yansır ve bu yansıma da ateşe benzer.
Karadaki yanardağlar genellikle, çıkışların yıllar içinde sürekli birikmesiyle koni ya da kül konisi şeklini alırlar. Suyun altında ise, yanardağlar genellikle fazlasıyla dik sütunlar oluşturur ve yıllar içinde okyanus yüzeyine çıkarak yeni adacıklar haline gelirler.

3-Lav akıntıları
Volkanizmanın en tipik göstergeleridir. Bazalt bileşimindeki lavlar 1m/gün'den 3 m/saniye'ye kadar değişen hızlarla akabilirler, ancak bunların insan yaşamını tehdit etme derecesi düşüktür. Lav akıntıları kaynağa yakın kesimlerde en yüksek hıza sahiptir ve kaynaktan olan uzaklık arttıkça, zeminle ve atmosferle olan temasları nedeniyle hızları azalır. Soğuma akınıtının katılaşmasına neden olabilir ve akıntı katılaşan malzemenin oluşturduğu kanalın içinde akmaya devam edebilir.
Daha geniş ve yönlenmiş şekilde olan ve havada asılı konumdaki kaya tozları ile gazlardan oluşan akıntılar kül akıntısı veya piroklastik akıntı olarak adlandırılırlar. Bunlar, 200 -1000 km/saat bir hızla akabilirler. Volkanik patlamalardan kaynaklanan hava kirlenmesi ve bununla ilgili riskler kül yayılımıyla sınırlı kılınamaz (örneğin, volkan küllerinin M.S. 79'da Pompei'deki kumsalda yaşayanların ölümüne neden olduğu düşünülmektedir). Büyük patlamalar ayrıca, 8-16 km yükseklikteki troposfer ile stratosfer arasındaki sınıra ulaşan volkanic tozlar nedeniyle atmosferik değişimlere de neden olurlar.
4-Laharlar (döküntü akıntıları)
Volkanik çamur, Japonca'da kullanılan bir sözcük olan lahar ile de ifade edilmekte olup, bunlar doğrudan patlamadan kaynaklanmışsa birincil, eğer başka nedenlerden dolayı ise ikincil lahar adı verilir. Laharlar volkanik patlama öncesinde, sırasında veya sonrasında meydana gelebilirler ve sıcak veya soğuk malzemeden oluşabilirler. Tsunamilere de neden olabilirler.
5-Karbondioksit çıkışı
Tüm bu yanardağ etkinlikleri insanlara zarar verebilir.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler. Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür.

BİR VOLKANIN ETKİN OLUP OLMADIĞINI ANLAMAK
Şaşırtıcı olsa da, volkanbilimciler, etkin (aktif) yanardağların sınıflandırılmasında fikir birliğine varmamışlardır. Bir yanardağın yaşam süresi, birkaç aydan birkaç milyon yıla kadar değişebilir. Bu tür bir sınıflandırma yapmak, insanların, hattâ bazen uygarlıkların bile varlık süreleri göz önüne alındığında anlamsız görünebilir. Örneğin, Dünya'daki yanardağların birçoğu, geçen birkaç binyılda birçok kez püskürmüşlerdir, ama günümüzde herhangi bir etkinlik göstermemektedirler. Bu tür yanardağların uzun ömürleri göz önüne alındığında çok etkin oldukları söylenebilir. Ancak, bizim ömürlerimiz düşünülürse, etkin değildirler. Bu tanımı daha da karmaşıklaştıran ise, harekete geçen ama püskürmeyen yanardağlardır. Bu yanardağlar etkin midir?
Bilim adamları genellikle, püsküren ya da yeni gaz çıkışları veya beklenmedik deprem etkinliği gibi hareketlilikler gösteren yanardağları etkin olarak kabul ederler. Birçok bilim adamı, yazılı tarihte püskürdüğü bilinen yanardağların da etkin olduğunu kabul ederler. Yazılı tarihin bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiğini, örneğin Akdeniz'de 3.000 yıl geriye, ABD'nin Pasifik kıyısında 300 yıl, Havai'de ise 200 yıl geriye kadar gittiğini göz önünde bulundurmak gerekir.
Uyuyan yanardağlar, şu an (yukarıdaki tanıma göre) etkin olmayan, ama her an hareketlenmesi ya da patlaması muhtemel yanardağlardır.
Sönmüş yanardağlar ise, bilim adamlarının bir daha püskürmelerini olası görmedikleri yanardağlardır. Bir yanardağın gerçekten sönmüş olup olmadığının belirlenmesi zordur. Örneğin, çanakların milyonlarca yıllık ömürleri olduğu bilindiğinden, 10 binlerce yıl püskürmemiş bir çanağın sönmüş değil uyuyan olarak tanımlanması gerekir.
Yellowstone Ulusal parkında bulunan Yellowstone çanağı, en az 2 milyon yaşındadır ve 70 bin yıldan beri hiç püskürmemiştir, fakat bilim adamları tarafından sönmüş olarak tanımlanmaz. Doğrusu, çanak sık sık depremler yarattığı, etkin bir jeotermal sistemi bulunduğu ve yüzeyi hızlı değiştiği için, birçok bilim adamı tarafından çok etkin bir yanardağ olarak kabul edilir .
ŞEKİLLERİNE GÖRE
Kalkan yanardağlar: Şekli kalkana benzeyen dağlar oluşturacak şekilde zamanla biriken yüksek miktarda lav çıkartan yanardağlar çoklukla Havai ve İzlanda'da görülürler. Lav akışları genellikle çok kızgın ve çok akışkan olup uzun akıntılara neden olurlar. Dünyadaki en büyük lav kalkanı, 120 km çapındaki ve deniz tabanından zirvesine 9.000 m yüksekliğindeki
Maunaloa'dır. Mars'taki Olympus Mons, bir kalkan yanardağıdır ve güneş sisteminde şimdiye kadar keşfedilmiş olan en yüksek dağdır.
Lav kalkanının daha küçük olanlarına "lav kubbesi" (tholoid), "lav konisi" ve "lav kümbeti" adı verilir.
Volkanik koniler, yanardağın ağzında biriken ufak kaya parçacıkları fırlatan püskürmelerden dolayı oluşur. Bu püskürmeler, 30-300 m yüksekliğinde, koni şeklinde tepeler oluşturur ve nispeten kısa ömürlü olurlar.
Japonya'daki
Mount Fuji, İtalya'daki Vezüv, Antartika'daki Erebus ya da kuzeybatı Amerika'daki Rainier gibi Stratovolkanlar ya da kompozit yanardağlar, hem lav akıntılarından hem de püskürtülerden oluşmuş yüksek, koni şeklinde dağlardır.
Süper Yanardağlar, geniş çanakları olan, kıtasal yıkım ve küresel iklim değişiklikleri yaratma potansiyelleri bulunan yanardağ sınıfına verilen addır. Bu sınıftaki yanardağlara aday olarak Yellowstone Ulusal parkı ve Toba Gölü gösterilebilir, ancak kesin bir tanımlama yapmak, asgari bir tanımlayıcı şart bulunmadığı için çok zordur.
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar. Yanardağlar uyuyan (etkin olmayan) ya da faal (aktif -neredeyse sürekli çıkış ve kesikli püskürmeler) olabilirler, önceden tahmin edilemeden hal değiştirebilirler.
Karadaki yanardağlar genellikle, çıkışların yıllar içinde sürekli birikmesiyle koni ya da kül konisi şeklini alırlar. Suyun altında ise, yanardağlar genellikle fazlasıyla dik sütunlar oluşturur ve yıllar içinde okyanus yüzeyine çıkarak yeni adacıklar haline gelirler.

Volkan Haritası
Etna(italya)
Hekla ( İzlanda)
Kilauea(Havai, ABD )
Krakatoa(Rakata, Endonezya)
Maunaloa.(Havai, ABD)
Maunakea.(Havai, ABD)
Mount Baker.(Washington, ABD)
Mount Erebus(Ross Island, Antarktika)
Mount Hood.(Oregon, ABD)
Mount Fuji (Honshu, Japonya)
Mount Rainier (Washington, ABD)
Mount Shasta (California, ABD)
Mount St. Helen (Washington, ABD)
Novarupta.(Alaska, ABD)
Popocatepetl--*2-*3(Meksiko, Meksika)
Pinatubo1-*2-*3-*4-*5-*6(Filipinler)
Surtsey(Surtsey adası, İzlanda)
Santorini (Santorini adası, Yunanistan)
Tambora (Sumbawa, Endonezya)
Teide (Tenerif, Kanarya adaları,İspanya)
Vezüv (Napoli Koyu, İtalya




EVRENDEKİ YANARDAĞLAR
Mars'taki Yanardağlar:
Olympus Mons
Arsia Mons
Pavonis Mons
Ascraeus Mons


Jüpiter'in bir ayı olan Io üzerinde birçok yanardağ keşfedilmiştir. Bu yanardağların kükürt ya da büyük bir olasılıkla kükürtdioksit püskürttüklerine inanılır. Neptün'ün bir ayı olan Triton'da da birçok yanardağa rastlanmıştır. Bu yanardağların sıvı azot, toz, ya da metan bileşikleri püskürttüklerine inanılır.



BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
*Jeolojik zaman boyunca ve uzun süre sonrasında, volkanik patlamalar ile bunlarla ilişkili süreçlerden insanoğlu tarafından dolaylı ve doğrudan yararlanılabilmektedir. Volkanizma ürünleri, tamamen parçalanarak ve bozunarak yeryüzünde bazı verimli toprakları oluştururlar ve bu topraklardan medeniyetleri besleyecek önemli miktarda gıda maddesi elde edilmektedir. Genç volkanlardaki ısıdan yararlanılarak jeotermal enerjinin yanı sıra, çoğu volkanların kök kısmıyla ilişkili bakır, altın, gümüş, kurşun ve çinko gibi metalik madenler insanların kullandığı volkanizma ürünleridir.* Havai Adalarını oluşturanlar gibi, bazı volkanlar plakalar arasındaki sıcak noktalar adı verilen alanlarda oluşurlar. Aktif volkanların çoğunu plakaların çarpıştığı yerlerde görmemize rağmen, Dünya'daki en büyük volkanlar okyanus tabanlarındaki yayılma sırtları boyunca yer alarak kendilerini gizlerler.
* Deniz altındakiler hariç, yeryüzünde 500 aktif volkan billinmektedir. Bunlar yeryüzünde gelişigüzel bir dizilim göstermezler. Bu volkanların çoğu kıtaların kenarlarında, ada yayları veya deniz altındaki dağ sıraları boyunca dizilirler. Bu dizilimde, yerin en dıştaki ve litosfer olarak adlandırılan kısmının litosferik veya tectonik plakalara ayrılmış olması rol oynamaktadır. Bu plakalar katı olup, dünyanın manto adı verilen daha sıcak ve yumuşak olan zonu üzerinde yüzer bir konumdadırlar. Başlıca 16 tane plaka bulunmaktadır. Plakalar hareket ettikçe, birbirlerinden uzaklaşırlar, biribirleriyle çarpışırlar veya birbirlerine teğet geçerek hareket ederler. Volkanlar genellikle plaka sınırlarında oluşurlar. Dünyada deniz seviyesi üzerindeki aktif volkanların yarısından fazlası Pasifik Okyanusundaki "Ateş Çemberi"ni oluşturur. * Volkanların kökleri (örneğin
St Helen volkanı) yeryüzünden 100-330 km (70-200 mil) derinliktedir. Mantodaki sıcaklık, kayaları eritip magma adı verilen kalın ve akabilen bir malzemeyi oluşturabilmek için yeterlidir. Mağma, çevre kayalarından daha hafif olduğu için suda yüzen mantar gibi davranır ve yüzeye doğru yükselir.
* Dünya'daki en geniş yayılımlı volkanik patlama geçtiğimiz yüzyılda 1912'de Alaska Yarımadası'ndaki
Novarupta da meydana gelmiştir. Yaklaşık olarak 15 km 3 hacmindeki magma, 6 Haziran gününden itibaren 60 saat süreyle patlamıştır (bu patlama; Kilauea (Hawaii)'nun 230 yıl süreyle patlamasına veya St.Helen (Washington)'de 1980'de meydana gelen patlamanın 30 katına eşdeğerdir.



* Maunaloa (Hawaii ,Dünya'daki en büyük aktif volkan olup, deniz seviyesinden 13.677 feet yukarda ve tepesi derin okyanus tabanının 28,000 feet üzerindedir. Deniz seviyesi altındaki tabanından tepesine kadar uzunluğu Everest Dağı'ndan daha fazladır.
* Son yüzyılın en korkunç yanardağ püskürmesi 1902 de Martinique de oldu.Nisanda küçük bir deprem duyulmuştu.Sonra 8 mayıs sabahı saat 07 50 de 4 şiddetli patlama duyuldu ve
Pelee Dağı'nın kraterinden muazzam parlak bir bulutun çıktığı görüldü. Az bir süre sonra aynı şekilde bir bulut dağın yan yamacından da çıktı, yamaçtan aşağı inanılmayacak büyük bir hızla indi, bir dakikadan fazla bir zamanda koskoca St. Pierre şehrini kapladı ve 30000 kişilik nüfustan yanız 1 kişi kurtuldu.
*Yanardağların en tanınmış topluluğu Akdeniz grubudur.
Vezüv, Etna, Stromboli ve Vulcanoyu içine alır. Fakat asıl şiddetli ve en fazla hasar yapan yanardağlar Pasifik çemberindedir. Endonezya'da 78, Japonya'da 49 (ki çoğu büyük şehirlerde) ve Birleşik Devletler'de 37 halen faaliyette yanardağ vardır.



Fahri Fak tarafından eklenmiştir.